Kür Paketlerinde Özel İndirim!
Şimdi başla, sağlığın için ilk adımı at!
Kür paketlerinde %20’ye varan indirimler seni bekliyor.
📦 Stoklarla sınırlıdır.
Tuzla İçmeleri İstanbul sınırları içinde bilinen tek termal kaynaktır ve tarihi yüzyıllar öncesine dayanmaktadır.
Kaynağın suyu şifa maksadıyla MÖ VIII. yüzyıldan beri içildiği yapılan akademik çalışmalar sonucunda ortaya çıkarılmıştır. Çevre halkının dilinde anlatılagelen bir hikayeye göre, bölgenin sularının şifalı olduğu atalar sözleşmesiyle anlatılmıştır. Türklerin bölgeye gelmesinin ardından Rumeli’ye yapılan seferler sırasında ordu bu bölgelerden geçmiştir. Türk ordusu aylar süren sefer sırasında yola devam edemeyecek hasta atlarını, Tuzla bölgesindeki otlaklarda bırakırdı. Askerler, bıraktıkları cılız atları dönüşte diğerlerinden daha gürbüz buldular, ayrıca rahatsızlığı olan askerlerin de bu bölgeden geçerken iyileştiği görülünce durum hekimlere bildirildi. Böylece bölgedeki kaynak suyunu inceleyen hekimler, suyun şifalı olduğunu keşfettiler.
Evliya Çelebi de Tuzla İçme suyunun ününü duymuş ve burayı ziyaret etmiştir.
Evliya Çelebi, Seyahatnâme’de Tuzla İçmeleri’nden şöyle bahsetmektedir:
"Her sene temmuz ayinda, yâni kiraz mevsiminde, bütün Istanbul dan ve diger bölgelerden binlerce insan gelip burada toplanirlar Çaditlarini kurduktan sonra saz söz meclisteri tertip ederler, eglenirler ve içerler Böylece kirk gün kirk gece deniz kayisinda top, tüfenk ve fisek senlikleri ve eglenceleri olur ki dillerle söylemek ve sözlerle anlatmak mümkün degildir. Dert sâhibi olup da hasta edici ve sağlığı bozucu rahatsızlıklara yakalanmış olanlar, burada üç gün üç gece bu içme suyundan içince Allâhu Teâlá'nin emriyle ve izniyle kusmaya baslarlar. Sarı sarı ve yeşil yeşil safra, kara safra, balgam ve diğer usâreler çıkarırlar ki pis ve kötü kokusundan insan ölüm mertebesine varır. Bâzi insanların da alt tarafından safra, sevdâ, usâreler, kara balgam, namazbur, okran ve sıranca isimli çeşitli hastalıkların sebebi olan şeyler çıkar ki insan yeniden hayat bulur. Bâzı insanlardan, benzetmek gibi olmasın, tespih gibi dizilmiş çıkınca şeyler çıkıp, kırkar ellişer boğum bağırsak gibi çıkılar çıkar. Bunlar çalılara sererler, gelip gidenler bakıp seyrederler.
Acip hikmettir ki bâzı çıkıları yarınca
içinden nice yüz siyah başlı kurtlar gibi rahatsız edici haşerât çıkar."
Evliya Çelebi’nin bu açıklamasında geçen ‘sarı sarı ve yeşil yeşil safra’ gibi tanımlar da o dönem kullanılan klasik tıbbın açıklamalarıyla birebir örtüşmektedir. Bazı insanlar, benzetmek gibi olmasın, tespih gibi dizilmiş çıkınca şeyler çıkıp kırkar ellişer göbek bağırsak gibi şeyler çıkar. Bunları çallara sererler, gelip geçenler bakıp seyrederler. Açık hikmettir ki bu sular yanında nice yüzyıllık hastalıklara deva olmuştur.”
Evliyâ Çelebi, suyun nasıl içilmesi gerektiğini de eserinde şöyle açıklamaktadır:
“Öncelikle üç gün asla tuzlu ve canlı kısmı yiyecekler yemeyip perhiz edilmelidir. Dördüncü günün sabah ve akşamında birer fincan su içilmelidir. Ancak kişi kendini sıcak tutmalıdır. Üç gün bu hâl ile vücûdunu haberdar edip müğlâp içmiş gibi olur. Bundan sonra üç gün dahi üç sefer daha bu sudan içilmeli ve tuzsuz piliç maşlukası suyu içilmelidir. Tamam on beş amel ettikten, alttan ve üstten faydaları görüldükten sonra limon sulu ekşi çorba içilerek amelini kesmesi gerekir. Bundan sonra nice faydaları görülür.”
Her ne kadar şifâlı suların etkisi Çelebi tarafından mübâlâğalı bir üslûpla anlatılmış gibi görünse de dönemin içinde suyun iyi bilindiği ve birçok kişi tarafından da kullanıldığı kesindir.
Dönemin insanlarının içmelerden faydalandıktan sonra gemilerle karşıya, Yalova’ya geçerek tedavilerde rahatladığı da Çelebi tarafından aktarılmaktadır. İçmelerin şifâlı sularının geleneksel hâle gelmesinin ve tanınmasının çok uzun zaman alacağı varsayıldığında ise Evliyâ Çelebi’den çok daha eski dönemlerden itibâren bu suların bilinip kullanıldığı sonucu ortaya çıkmaktadır.
Önceleri “Yunak”, sonra “İçmeler” diye adlandırılan bölgenin ilk tesisatlandırma çalışmaları 1900’lerde başlamıştır. 1923’te suları Fransızların işlettiğini belgelerden öğrenmekteyiz. Tuzla şifâlı sularının modern anlamda sağlık turizmine hizmet edecek şekilde yapılandırılması, Cumhuriyet dönemine denk gelmektedir. Atatürk, başta Yalova Termal Tesisleri olmak üzere, Türkiye’deki âtıl şifâlı suların, modern anlamda kaplıca hizmeti verecek duruma getirilmesi ve konaklama tesisleriyle donatılması için çaba göstermiştir.
Shout about how
your product is.
Mustafa Kemal Atatürk’ün 1930’lu yıllarda Tuzla İçmeleri’ne yaptığı ziyaretten sonra, bu eşsiz kaynak yalnızca bir şifa merkezi değil; Türkiye Cumhuriyeti’nin modernleşme hedefleriyle uyumlu, bilimsel temelli bir sağlık tesisi hâline geldi.
Tuzla İçmeler’in 1963 tarihli İstanbul Ticaret Odası belgelerinde, Tuzla İçmeler'in Fransa, Almanya, Cezayir, Suriye gibi ülkelere ihracatı resmi olarak yer aldı. Bu dönem, markamızın uluslararası alanda ilk kez tanındığı ve ihracat zincirinin kurulduğu yıllardı.
Köksu Maden Suları olarak, 1900’lü yıllardan bugüne uzanan şifa geleneğimizi, modern dolum sistemleriyle ve hijyenik koşullarda sürdürüyoruz.Her bir damla, yüzyıllardır değişmeyen bir kaynağın; ancak bugünün sağlık ve kalite standartlarıyla buluşmuş halidir.